Boyun ve Bel Fıtığında Akupunktur
Bu hastalıklar "Lokomotor Sistem" dediğimiz "Hareket Sistemi" hastalıklarından en çok rastlanılanlardır. Çünkü gelişen teknoloji ve buna bağlı hareketsiz yaşam tarzları boyun, sırt ve bel adelelerinde zayıflamaya yol açmakta ve bununla beraber karın kaslarının gevşekliği, alınan fazla kilolar ve fiziksel zorlamalarla bel ve boyun fıtığı vakalarına sıkça rastlanmaktadır.
"Fıtık" nasıl oluşur? Önce bu sorunun yanıtını verelim:
Diskler, omurların arasını dolduran, adeta bir "amortisör" görevini gören yastıkçıklardır. İçeriklerinde yapısal destek elemanları ( kollagen lifler, su, proteoglikan v.s.) bulunur. Yaşın ilerlemesiyle, travma ve fiziksel zorlamalarla bu yastıkçıklarda arkaya doğru çeşitli yönlerde taşmalar olur. Bu taşmalar belirli sınırları geçerse çevrelerinde bulunan sinir köklerine baskı yaparak o sinirin uzantıları boyunca yayılan ağrı, his kaybı gibi bulgulara yol açarlar.
Reflekslerde zayıflama ve kayıp da olabilir. Bu problemler boyun kaynaklı ise enseye, sırta ve kollara yayılan ağrılar ya da his azalması, bel kaynaklı ise genelde siyatik ağrısı diye adlandırılan, uyluğa, dize, bacak ve topuğa, ayak parmaklarına yayılan ağrı ve his kayıpları oluşur. Ağrı, genelde devamlı olmakla beraber hapşırma, gülme, nefes alma, ayakta sabit durma ve uzun süre oturma ile artar, yatak istirahati ile azalır.
Akupunkturun, bu tip - yani "Hareket Sistemi" ile ilgili hastalıklarda, sadece ağrıyı gidermeğe yönelik semptomatik bir tedavi şekli olarak düşünülmemesi gerekir.Yapılan işlem; ağrıyı oluşturan sebebi tedavi etmektir. Konu bel ve boyun fıtığı ise ve hasta iyi seçilmişse ilaç tedavisi ve cerrahi yöntem kullanmaksızın, sadece akupunktur tedavisi ile kalıcı şifa sağlanabilir.
Şimdi bunun nasıl olabildiğini açıklayalım:
İnsan vücudu, bir çok biyokimyasal maddeyi üreten bir ilaç fabrikasına benzetilebilir. Ağızdan vücuda giren besinleri (hammaddeler) bir çok işlemden geçirerek çoğaltır, depo eder ve gerektiğinde salgılar. İşte vücutta bulunan bu ilaçlar akupunktur yöntemi ile vücudun ihtiyaç duyduğu kadar ve yan etki içermeden vücuda salgılatılır. Bununla birlikte ağızdan alınan yapay ilaçlarda, vücuda gerekli olan dozu ayarlamak kolay değildir. Ayrıca bu ilaçların yan etkileri bazen vücudun farklı organ ve sistemlerine zarar verebilir. Örneğin; hastanın bel ağrısını geçirelim derken ilaçlar neticesinde -hiç istemediğimiz halde- midesine zarar verebiliriz. Kısaca vücuttaki o hassas dengeyi bozabiliriz. Akupunktur ise tam tersine dengeleri kurar. Bel ve boyun fıtığında klasik tıptaki yaklaşımlar şunlardır:
- Cerrahi girişim
- Koruyucu tedavi (İlaç tedavisi ile Fizik tedavi ve Rehabilitasyon)
Şimdi akupunktur bel ve boyun fıtığı tedavisinde üçüncü bir yöntem olarak tüm dünyada saygın bir yer edinmiştir.
Bel ve boyun fıtığı tedavisinde akupunkturun mekanizması bakın nasıl işler?
- Vücut ve kulak akupunkturu veya sadece kulak akupunkturu ile vücuttaki depo kortizon çıkışı sayesinde fıtık bölgesindeki ödemi çözer. Baskıyı rahatlattığı için de ağrıyı büyük ölçüde azaltır.
- İlk seansta önce ağrı giderici etki kendini gösterir, hastanın ağrısı azalır. Sonraki seanslarda da artık tedavi edici etki kendini gösterir ve fıtık anatomik olarak gerilemeye başlar. Bu safhada biokimyasal-biofiziksel süreç işletilir. Omurga çevresi (paravertebral) kaslar kuvvetlenir, duruş (postür) düzelir. Bölgesel olarak kan dolaşımı artar ve tamir mekanizması işlemeye başlar. Diski oluşturan yapılardaki dejenerasyon (bozulma) durur ve bu yapısal elemanlar yenilenmeye başlar.
- Vücudun "Bağışıklık Sistemi" güçlenir.Bu etki daha çok allerjik hastalıkların tedavisinde açık bir şekilde gözükür. (Allerjik astım, bronşit, sinüzit v.s.) Bu şekilde paravertebral kasların kuvvetlenmesi sonucunda öncelikle hastanın duruşu düzelir. Yana eğik ve ya kambur duran hasta dikleşir. Bu kasların kuvvetlenmesi aynı zamanda fıtık materyalinin geriye dönmesine de yardımcı olur. Hastaya verilen bazı germe egzersizleri de bu safha da çok önemlidir.
Şunu özellikle belirtmek gerekir ki; akupunktur tedavisi sürecinde hasta normal yaşamına devam edebilir. Kesin yatak istirahatine ihtiyaç göstermez. Böylece iş gücü kaybı önlenir. Ayrıca akupunktur tedavisi, ilaç tedavisindeki yan etkileri ve cerrahi tedavilerdeki riskleri içermez. Hasta eğer akupunkturla iyileşebilecek aşamayı geçmiş, geri dönüşsüz bir sürece girmişse elbette ki cerrahi tedaviye başvurulacaktır.
Bu çeşit yazılarla akupunkturun sözkonusu hastalıklardaki etkisini anlatmaktaki amacımız; toplumu, bilinmeyen ve maalesef çok suistimal edilmeye müsait olan akupunktur konusunda bilinçlendirmek ve kişilerin, yetkileri T.C.Sağlık Bakanlığı'nca onaylanmış "Akupunktur Uzmanı Tıp Doktorları"na danışabilmelerini sağlamaktır.